DENEMELER

YUMURTA

Gece saat 3,5. gözümü açtım. Aklımdan geçen ilk şey içimin yumurta gibi olduğuydu.

Karanlıktı oda. Dışarıdan hiç ışık girmiyordu. El yordamıyla gece lambasının ışığını yaktım. Yastıklarımı sırtıma göre düzeltip, her zaman başucumda duran defter ve kalemi aldım.

‘İçim yumurta gibi’ yazdım. Ve uzun uzun baktım el yazıma ve yanımda yatan adama. Aklıma geçenlerde söylediği bir söz geldi.

‘ Ben seni ne kadar anlamaya çalışsam da, sevsem de yine bir yalnızlık kalır içinde.’

Eskiden benliğim bu kadar derinde değildi. Ulaşımı daha kolaydı. Sadece o ince ve hassas kabuğu kırmak gerekiyordu ki o da çok basitti. Sevecen bir gülümseme, bir baş okşama yetiyordu. Henüz çok ince olan kabuğum ellerinde eriyordu. Günahsız, pişmemiş saf akım bir nehir gibi aktıktan sonra tüm benliğimle kalıyordum. Savunmasızlığımla karşısında.

Bunlar gerçekleri henüz fark edemediğim, kısaca kendimi bilemediğim zamanlardı. Sonra hayatın kaynar kazanında yavaş yavaş piştim. Öyle yakıyordu ki alttan gelen ateş, yumuşacık benliğim de yavaş yavaş katılaşıyordu.

O kadar derinlerde kaldı ki benliğim, yalnızlık tek bildiği oldu.

Öğrendim ki yalnızlık asla paylaşılamıyormuş. İnsan birini ne kadar yakın hissederse hissetsin, yalnızlığından daha yakın olamıyormuş. Sürekli bir boşluk, bir iç huzursuzluk hissediyorum. İçimi açmaya çalıştıkça, daha da uzaklaşıyordu benliğim. Daha derine, en derinime kapanıyordu. Hep bir yalnızlık kalıyordu ellerimde, hep bir yalnızlık ellerinde…

Kalktım, sıcak bir süt belki ısıtırdı sırtı açıkta kalmış benliğimi. Ev serinlemişti. Bir battaniye aldım üzerime, bedenimi ısıtmak için. Uyuya kalacağımı bile bile açtım perdeleri ve uzandım koltuğuma. Aklımda bir sürü düşünce var. Uyutmuyorlar. Süt de işe yaramadı, üşüyen yalnızlığımı ısıtmaya.

Beklide yalnızlıktan bu denli korkmamalıyım diye düşünüyorum. Çoğu zaman yüz yüze gelmiyoruz bile. Hayat işte, günleri bir birine bağlamak, akıp gitmek için inanılmaz bir hızla yaşatıyor bizleri. Zamanın nasıl geçtiğinin bile farkına varmıyorum çoğu zaman. İşte böyle gecenin bir vakti, uyandırıyor ve kendini duyurmaya çalışıyor. Yumurtanın sarısından filizlenen bir dal, git gide yeni filizlerle tüm vücudumu kaplayan bir korkuya dönüşüyor. Yalnızlık korkusu…

Telaşla içeri gidiyorum. Öylece, derin uykulardaki diğer yarımı uyandırıyorum. Korkuyorum diyorum. Çok korkuyorum. Sarılıyorum boynuna, ağlıyorum hıçkıra hıçkıra. Bi çare olduğunu bile bile teselli etmeye çalışıyor beni. O içime çok dokunan kelimeleri tekrar duyuyorum üzülerek. Seni ne kadar anlamaya çalışsam da hep bir yalnızlık kalır içinde.

Hep

Bir

Yalnızlık

İçimde..

Mart 2008



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.