BLOG, GEZİ YAZILARIM

Roma…

Uzun zamandır gitmek istediğimiz bir şehirdi Roma.  Özellikle büyüleyici güzelliği ile Colosseum’ u görmeyi çok istiyordum. 

Roma inanılmaz güzellikte bir şehir. Burada ne kadar anlatsam inanın hepsi sözden ibaret kalacak. Mutlaka görülmesi gereken bir yer. Hani anlatılmaz yaşanır denir ya. İşte Roma bu sözün tam karşılığı.
Güzel anıları biriktirmeye devam edeceğimiz nice güzel anların içinde olmayı diliyordum yeni bir yıla yaklaşırken. Aralık ayında Roma’da olmak kesinlikle ekstra güzeldi. Fotograflardan da anlayacağınız gibi Roma yeni yıl için hazırdı. Tam bir görsel şölendi gündüzü ayrı gecesi ayrı… 

O büyüleyici, tarih kokan nice hayatların yaşandığını hayal ettiğim binaların aralarında dar, uzun ve keyifli sokaklarını çok sevdim. O güzel binaların altlarında yakışır şekilde, her biri tek bir ürün üzerine açılmış dükkanlar…

Suluboya, yağlı boya resimler… Lastik ördeğin binbir şekle girmiş hali (özgürlük heykeli bile olan vardı), en sevdiğim ve bir türlü ayrılamadığım mağaza maskeler, maskeler, maskeler… Gözlükçü, kurşun askerci ve tabi pizzacı. Fotograflardan birini  de bir ekmek fırınında çektim. Yaşlı bir teyze ve bir genç bayan şarap içiyor.

‘Dün bugünün anısından ve yarın, bugünün düşünden başka bir şey değildir’ demiş Halil Cibran. Bu büyüleyici şehrin belleğimdeki demlenmiş anıları ile diyorum ki tekrar gitmeli Roma’ya. Belki sadece 2.ye değil mümkün olduğunca. Kıyas yapmak istemem hiç bir yerle ama ülkemde bir Mardin etkiledi beni ve yurt dışında da Roma… Pantheon, tüm tanrıların tapınağı. Çeşmenin bulunduğu Piazza Della Rotonda meydanı Pantheon’un avlusuymuş. Meydandaki gösterişli Giacomo Della Porta tasarımı olan Fontana del Pantheon, heykeltraş Leonardo Sormani tarafından 1575’te tamamlanmış.
Tarihin dinlendiği bir handı bulduğum Roma sokaklarında. Ve sessizliği ile tezat kalbimi bıraktım kollarında. O bankta oturdum ve palmiye yapraklarının arasındaki yeşil papağanların gürültücü sesleri ile mola verdim yaşamaya. Vatikan… Kaçıncı kuşak yaşıyor tarihini bu ülkelerin. Kaçıncı kuşak çekiyor acılarını geçmişin. Bir damla ile başlar herşey. Adam bir damla verir, kadın derya deniz olur. Bir damla ile biter herşey. Bir damlayı esirgersin hayatın çöle döner.

Pürürzsüz güzelliğini seyredersin keyifle. Hadi uzat elini dokun kalbine.

Hayat ara sokaklarda saklı. Mutluluk hayatın sokaklarında, keşfedebilen(e) ne mutlu. Tüm ihtişamı ile ayakta durur gurur. Alır karşına oturursun, anlatsın dinle bak gururun arka bahçesindeki hüzün çiçeklerini görürsün. Tarihin umutları şehrin kapılarının ardında saklı. Sırları insanlığın, geçmişi ve geleceği… Elimde megafon gazete satan çocuklar gibi bağırıyorum. Bulutların ardında güneş var! Bak bütün ihtişamımla burada duruyorum yıllardır. İnan bana bulutların ardı güneş. İki yol vardı. Birini seçti ve yaşadı. Ya diğeri… Belki de hiç düşünmemeli. Savaş filmlerini izlerken içim gidiyor, zamanında o şehirleri bombaladılar ve o güzelim tarih yerle bir oldu. Bize ancak bu kadarı kaldı. Bu kadarı bile büyülenmeme yetiyor.

Yukarıdaki fotografı çok sevdim. Belki tek başına Roma’yı anlatmıyor ama ben biliyorum ki sisin ardı koskoca bir tarih. Önünde ise büyülenmiş ben. (Üstünde de karga var :) en sevdiğim) İnsanlar ilk çağlardan beri yaşananları hep anlatmışlar. Resimle, heykelle… Ben de devam ediyorum; fotografla… Şeytan ayrıntıda gizlidir ;)

Mükemmeldi…



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.