Sen, bu yalnızlık cumhuriyetine yeni bir soluk veren lider gibi girdin topraklarıma. Nerdeydin bu güne kadar. Neler yaşadın. Nasıl bu kadar özgür, bu kadar yakın, bu kadar ırak durabiliyordun. Her halinden belliydi henüz iyileşmemiş, kabuk tutmuş yaralarınla canının yandığı. Farkındaydın topraklarımın yalnızlıktan susuz kaldığının. Yanımdaydın. Canın o kadar yanıyordu ki korkuyordun yanaşmaya, ırağımda duruyordun. Sende kafesi genişletmiş olmanın özgürlüğü kol geziyordu, bense kafeste çırpınmaktan yara almış kanatlarımı tedavi etmeye ve tekrar mücadeleye çabalıyordum.
***
Ömrüm varlığını özleyerek geçiyor.
Ömrüm yokluğunla eksilerek,
Ömrüm yarım kalarak geçiyor.
Günlük işler, olağan yaşam akıyor hissetmiyorum, takvim yaprakları azaldıkça fark ediyorum. Yoksun. Olmayacaksın da, biliyorum. Çünkü hayat bana hep yarım.