bu sene tatilimi muhteşem güzellikte bir yerde yaptım. KAŞ!
doğası, havası, yerleşim düzeni, insanları ve deniziyle beni o kadar çok etkiledi ki en kısa zamanda tekrar gitmek için can atıyorum. kaş, yılda 15 gün tatilin mi var, hepsini orada geçirebileceğin ve hiç sıkılmayacağın bir yer olmakla birlikte, 15 günün bir kısmını başka bir yerde geçirip kaş’a uğramadan bu tatili sonlandırmayalım demeden geçemeyeceğiniz bir yer.
kaş tarihte antiphellos adıyla anılmış. bende club antiphellos otelde kaldım. güleryüzlü yönetiminden ve temiz odasından memnun kaldım. tavsiye ederim. bir daha gidersem yine orada kalırım diyebileceğim bir oteldi. çukurbağ yarımadasında yapılmış bir kaç güzel otelden biri. burada bulunan otellerin tek handikapı kaş’ın kayalık bir bölge olması nedeniyle kum plajının olmaması ve uzun bir merdiven serüveninden sonra denize kayalıklardan girmek zorunda olmak.
yani yukardaki iki fotografta da göreceğiniz gibi, çok güzel mekanlar oluşturmuşlar. denize buralardan giriyorsun. kıyı bile çok derin, yüzme bilmiyorsanız deniz sosisleri imdadınıza koşuyor.
hayatımda hiç bu kadar güzel bir denize girmemiştim. hem sıcaktı, her girdiğimde 1 saate yakın çıkmıyordum sudan. hemde o kadar temiz ki o kadar derin olmasına rağmen dibi çok net bir şekilde görünüyor. içindeki çeşitli balıklarla beraber yüzüyorsun. sadece balık olsa iyi. karetta karetta ile yüzdüm desem bana inanır mısınız. evet, gerçekten bir karetta karetta ile yüzdüm yukardaki sahilde. dipte yüzüyordu ilk gördüğümde sonra yukarı çıkıp hava aldı iki kere ve çok hızlı bir şekilde uzaklaştı. çok tatlıydı ve çok şanslıydım ben. her zamanki gibi… :D
kaşta herkes scooter motosiklet kullanıyor. o kadar pratik ve o kadar rahat ki. ben bile kullandım. bi yamaha marka tırtır kiraladık, dağ tepe bayır demeden bizi nerelere götürüp getirdi bir bilseniz. kaş merkezde sahilde böyle motosiklet park alanı var.
her akşam şu karşıdaki beyaz masalı lola restorantta balık yedim. mekanı kesinlikle tavsiye ederim. levreği mükemmel pişiriyorlar. gerçi şakşukanın porsiyonları çok küçük ama tadı damağınızda kalıyor : )
ide böyle ısrarcı pisiler vardı : )) verdiğin balık bitince uzanıp şortunun bir kenarına pati atıp bi daha istiyordu : )) olsundu, ben halimden memnunumdu…
yerleşim çok bozulmamış. eski küçük küçük evlerden ibaret merkez. çarşısı çok büyük ve sıcak. cafeler, incik boncukçular,barlar,restoranlar hep bi yerde.
birbirine bağlı bir sürü küçük sokak…
keyifle geziyorsunuz…
vazgeçilmez çevre gezilerinin ilk durağı saklıkent. türkiyenin en derin ve en uzun(18km) kanyonuymuş. dışında böyle nehir kenarında çok tatlı ahşap oturmalık yerler yapmışlar. yemek yiyip,serin suların üzerinde keyif yapabiliyorsun. servis biraz yavaştı ama o kalabalığı görünce hak veriyorsun.
suyu o kadar soğuktu ki 1 dakika bile tutamıyorsun elini içinde. bir kaç taş almak için uzandım da iki kere zor dayandı elim. vazgeçtim. o derece yani…
kanyonun içine ücret ödeyip de giriyorsunuz. içinde böyle uzun bir köprüden ilerliyorsunuz. bir süre sonra köprü bitiyor ve suların içinden yola devam etmek gerekiyor ki yukarda bahsettiğim sebepten dolayı ben burda geri dönüyorum :) suya girip yüzenleri gördüm, sanırım artık yaşamıyorlardır. yani en azından ben olsaydım yaşamıyor olurdum :)
saklıkent dönüşü xanthos antik kentine uğradım. zamanında likyalılara başkentlik yapmış bir kent burası. muhteşem bir anfi tiyatrosu var. görülmeye değer.
yok bunu ben çekmedim : )) tırtır motosikletimden daha fazlasını istemek nankörlük etmek olurdu. saklıkente kadar götürdü getirdi ya gerisi kalsındı.
google amca bölgeyi en güzel gösteren fotoları veriyor, sağolsun google amca!
ve karetta karettaların mekanı patara plajı. yine antik bir kente ücret ödeyerek giriyorsunuz ve kentin sahil bağlantısında muhteşem güzel ve büyük bir kum sahil var. gündüz insanlar denize giriyor, gece karetta karettalar karaya çıkıyor. umarım soyları tükenmez de hep bizimle birlikte olurlar. karetta karetta seni seviyorum : ))
bir diğer günkü rotamız antalya’nın demre ilçesine bağlı kekova idi. kekovaya gitmek için önce üçağız köyüne gitmeniz gerekiyor. köyde kendinize bir tekne kiralıyorsunuz. evet yanlış duymadınız, tek başınıza, yalnız sizi gezdirecek bir tekne. yalnız fiyatı pazarlıksız kabul etmeyin.
saklıkente oranla daha yakın bir yer. ama asla görülmeden dönülmemesi gereken bir yer. yukarda kral mezarlarını görüyorsunuz.
kıyı boyunca kral mezarlarını geçtikten sonra kaleköye varıyorsunuz. kaleköyde yapılaşma yasak. iyiki de yasak. böylesi bir güzelliğin korunması gerekiyor kesinlikle. tepede koç ailesinin müthiş güzellikte bir evi var.
kaleköyü de gördükten sonra rotamızı çeviriyoruz kekovaya…
(evet işte bu yukardaki fotograftaki gibi tekneler tek tek insanları gezdiriyor)
tırtır motosikletten sonra bide tortor teknemiz oldu : ))
depremde antik kent sulara batmış dediklerine göre. lakin fotografta da bunu çok net görebilirsiniz. yandaki merdivenler suya kadar iniyor.
kekova batıkkentte yüzmek yasaklanmış. koruma altında anlayacağınız. kıyı boyu gezerken insan suya atlamamak için kendini zor tutuyor. o kadar berrak ki su. birde altında bir kent olduğunu düşününce…
batık bir de liman varmış, çok etkilendim görünce. kimbilir zamanında hangi gemiler gitti geldi bu limana. kimbilir kimler geldi geçti bu limandan. görmeniz gerek gerçekten. çok etkileyici…
velhasıl çok güzel bir tatildi. yıllardır kaş diye sayıklıyordum. en çok görmek istediğim yerlerden biriydi. evet tam olarak beklentilerimi karşıladı. hatta fazlasını buldum orada. şimdi herkese tavsiye ediyorum. mutlaka hayatınızda bir kere olsun görmeniz gereken bir yer. bir daha, bir daha ve daima gideceğim bir mekan buldum.
tatilim boyunca tek üzüntüm fotograf makinamın olmamasıydı. bu güzel mekanları daha kaliteli fotograflarla hatıralara saklamak isterdim ama olmadı. şükür ki cep telefonumuz fotograf çekiyordu. buda bişey…
seneye görüşmek ümidiyle kaş!