Soğuk bir gece. Sıkı sıkı giyindim. Evim ana cadde üzerinde, merkeze yakın. Bu nedenle biraz daha geç saate kadar dışarının havasını içime çekebiliyor, gece yaşayanları biraz daha fazla görüyorum arka sokaklara nazaran. Bu aralar çokça yaptığım gibi yine düşünmek için dışarıdayım. Yürüyorum. Soğuk, çok soğuk bir gece. İlginçtir diğer gecelere nazaran daha az üşüyorum. İnsanın duyguları vücut ısısını etkiler mi?
Karanlıktı hep yollar. Tek tük yanan ışıklar da bir iç çekişimle verdiğim nefeste sönüyordu. Daha ışıklı, daha aydınlık bir yol aradım durdum. Ben aradıkça o tek tük ışıklar da sönüyordu. Umudumu kaybediyordum her döndüğüm köşede. O kadar keskin, o kadar acımasızdı ki köşeler her dönüşüm bir yara açıyordu vücudumda. Belki bir gün düzelir sanıyor, kendi kendime sarıyordum yaralarımı. O karanlıkta hep yanlış yerlerimi sarıyor, açıkta bırakıyordum hep yaralarım. Ve her dönüşte gördüğüm o silik ışıkta belli oluyorlardı. Görüyorlardı. Acıyorlardı belki. Ama çare olamıyorlardı. Karanlıklar büyüyor duvarların sesi kesiliyordu. Birden bire yok oluyordu başka şehirlerdeki başka adamlar. Beklide hiç var olmuyorlardı. Silik birer ışıktılar, iç çekişimde verdiğim solukla sönüp giden. Suretleri kaldı yaralarımda hep. Biri hariç.
Işığımsın diyordu. Seni düşündüğüm anlar en huzurlu anlarım diyordu. İnanıyordum.
Sönen ilk ışık bendim aslında. Işığa dönen pervaneler giderken bir bir, onun için sönmüştüm ben aslında. Beklide hiç parlamadım. Bir kandırmacaydım. Veya bir kandırmacaydı sözleri. Kalbim pervanesine takılıp parçalandı. Ufalandı her ihmalinde. Yara bere içinde de olsa bir kalbim vardı eskiden. Ama şimdi bendeki en büyük yarayı açan o adamla birlikte gitti kalbim. Işık gitti, aşk gitti…
Yüzüm üşümeye başladı. Ve eldivenimden çıkan parmak uçlarım dondu. Ellerimi cebime soktum. Yüzümü yere doğru eğdim. Yerdeki taşları saya saya yürüyorum. Yerlerde aşkımın sızı izleri, kalbimin parçaları. Toplasam bile artık bir işe yarar mı? Bir daha aşık olur mu bu kalp. Bu kalp onu unutur mu?
Belki bir gün özler, başka kadınlarla el ele dolaşırken başka yerlerde. O an ellerine bakar belki. Ömür boyu onunla olacağım parmağındaki izime. Ağlayarak defalarca öptüğüm izime. ‘NE’ yani o da mı yalandı. Yoksa o iz bana ait değil miydi? O ışık, o huzur da mı ben değildim…
Çok geç oldu sanırım. Şehrin merkezinde bile tek bir ışık kalmamıştı. Bense zaten hiç parlamamış, hiç ışık saçmamıştım. En azından onun için. Döndüm, eve doğru yola koyuldum. Tek bir ışık bile yardım etmiyordu, yolumu aydınlatmaya. Hepsi kendine giden o arka sokakları aydınlatıyorlardı. Ama benim evim oralarda değildi ki. Bunu keşfetmem biraz geç oldu ama, anladım. Anladığım an, üşümem kesildi. Evim gibi aydınlandı etrafım birden.
En aydınlık yol eviminkiydi….
Ocak 2008