Tarih başkenti Bursa, doğal güzellikleri ile de ön plana çıkan sayılı şehirlerden biri. Yaz’ı başka Kış’ı başka Uludağ’ı, denize kıyısı olan şirin ilçeleri, doğa ile baş başa kalacağınız yayla ve göletleri ile kampçılar ve adrenalin tutkunlarına dört mevsim ev sahipliği yapar Bursa. Doğa sporlarının her türü için ideal bir şehirdir burası. İznik’te Sansarak, Orhaneli’de Sadağı, Yenişehir’de Cennet Kanyonu gibi kanyonları, tırmanışçılar için en basitinden en çetinine mağaraları, yamaç paraşütü alanları ve el değmemiş ormanları ile her kesimden insanın eğleneceği, spor yapacağı veya doğada kendini dinleyeceği bir yeryüzü cenneti.
Yaz geldi mi Bursa’nın parkları bahçeleri dolar taşar. Sanmayın ki sadece merkezdeki parklar dolar, en uzak noktadaki yaylalar bile doğa yürüyüşçülerini ağırlar. Bursa’nın bazı doğal parkurlarını özellikle İstanbullular kullanır. Kendini en yakın cennet parçasına atmak isteyen İstanbulluları gruplar halinde İznik Sansarak Kanyonu’nda görürseniz şaşırmayın.
İlkbahar Bursa çin, kitleler halinde doğaya çıkmanın da mevsimidir. Araçla ulaşılabilen her noktası dolar taşar. Yöresel yemek kokuları ile Anadolu’nun farklı yörelerinin müzikleri birbirine karışır mesire alanlarında. Bu ‘kurtarılmış bölgelerimizi’ ne yazık ki bazen de hor kullanırız. Ayak izinden başka iz bırakılmaması gereken bu mekanlar, hoyratça kullananların işgali altına girer. Birkaç yıl önce Uludağ’daki göllerde ziyaretçi atıkları nedeniyle yoğun bir kirlilik yaşandığını duymuştuk, Büyükşehir Belediyesi ekipleri ilgili kurumlarla birlikte göllere kadar çıkıp zodyak botlarla temizlik yapmıştı göllerde. Sonra da göllere giden araç yolunu kapatmıştı. Aradan geçen zaman içinde Uludağ göllere her gidişimizde bölgeyi temiz bulduk. Buradan çıkardığımız sonuç; bir yere erişim ne kadar kolay olursa ve ne kadar fazla insan bir bölgeyi ziyaret ederse, o yörede çevresel faktörler zorlanmaya başlıyor. Bu nedenle Bursa’nın güzelliklerini paylaşırken bir korku kaplıyor içimizi.
Ayak izimizden başka bir iz bırakmayacağımız inancıyla, Bursa’da, doğayla barışık herkesin kolayca erişebileceği yaylaları sizin için gezip fotoğrafladık. Yaylaların kimisi derin bir sessizlik içinde sakinlerini bekliyor, kimisi ise bahara henüz çıkmış koyun ve kuzularla yarenlik ediyor. İşte Bursa’da doğa ile baş başa kalmanın 9 yolu, 9 yeryüzü cenneti…
Kocayayla’nın serin rüzgarları, içinizdeki telaşın ve gürültünün yerini kuş sesleri ile dolduruyor. Derin bir nefes çektiğinizde, ciğerleriniz ulu çam kokusu ile doluyor Kocayayla’da. Her yaz onbinlerce insanı ağırlayan yaylanın o gürültülü halinden eser yok. Beyaz örtüsünü atıp yeni yeni uyanıyor ve gelecek ilk misafirlerine evsahipliği yapmaya hazırlanıyor. Bursa’ya 66 kilometre olan yol boyunca Uludağ’ın vakur ve güven verici bakışları sizi takip ediyor. Doğanın, temiz avanın sarhoşluğu ile vardığınız Kocayayla, çok eski zamanlardan bu yana mera hayvancılığına, çeşitli kültürel etkinliklerin ve izcilerin kamplarına ev sahipliği yapmaktadır.
Kocayayla’dan yaklaşık 4 kilometre daha devam ettiğinizde, Kocayayla’ya kıyasla daha küçük bir yayla olan Kendir Yaylası çıkıyor karşınıza. Her iki yayla da doğa yürüyüşçülerinin, dağ bisikletçilerinin ve festivallerin vazgeçilmez mekanı.
Uludağ’ın güney yamacına sırtını yaslayan Gököz Göleti Bursa’ya 62 kilometre uzaklıkta saklı bir cennet. Doğa yürüyüşçüleri, dağ bisikletçileri, kampçılar ve fotografçılar için çok ideal bir mekan. 1130 metre rakımı ile havası inanılmaz güzel. O eşsiz Uludağ manzarasına karşı insan kayıtsız kalamıyor. Şehir artık çok uzakta. Hayat, adına yaraşır şekilde heybetli duran Uludağ’ın ardında akmaya devam ederken Gököz’de zaman durmuş durumda…
Gököz Göleti’ne giderken Gököz Köyü’nden geçeceksiniz. Köyde durup mutlaka birkaç fotoğraf çekmek isteyeceksiniz.
Gölet, köye bir kilometre uzaklıkta. Olta balık- çılığının da yapıldığı alternatif bir turizm destinasyonu olan Gököz’e son yıllarda güzel bir konaklama tesisi de yapılmış. Gököz Natural Parkta, standart odalarının yanı sıra bungalov evleri, restoran ve çeşitli aktiviteleri ile alternatif bir konaklama hizmeti sunuluyor.
Gököz Göleti’ne gelen bir daha gelmek istiyor. Ve inanın geliyor da…
Ericek Köyü Bursa’ya 32 kilometre, Gürsu ilçesine ise 20 kilometre uzaklıktadır. Benzersiz Uludağ manzarası eşliğinde Katır Dağı’na tırmandığınızda önce Dışkaya Köyü, 3 kilometre ileride ise Ericek Köyü karşılıyor sizi. Küçük şirin bir köy olan Ericek, 717 rakımı ile yerli bir dağ köyüdür. Köyün içindeki yönlendirme tabelaları ile yola devam ettiğinizde Ericek Göleti’ne ulaşıyorsunuz.
Ericek Köyü’nden gölete kadarki yaklaşık 3 kilometrelik yol ve gölet çevresi güzel bir yürüyüş parkuru olabilir.
Gölde amatör olta balıkçılığı serbest. Yılın belirli zamanlarında balıkların yavrulama dönemi yasağı haricinde oltanızla balık tutmak içineşsiz bir mekan. Diğer zamanlarda ise güzel bir piknik alanı. Doğanın sessizliğini bir tek kuş seslerinin bozduğu Ericek, yaşadığımız beton ormanlardan bir kaçış ve doğanın sesi ile baş başa kalmanın en güzel seçeneklerinden biri.
Bursa-Keles yolunun 57. kilometresinden sola dönüyorsunuz ve Baraklı Köyü’ne giriyorsunuz. Ne ile karşılaşacağınızı bilmeden bir 7 kilometre daha bilinmeyene doğru yol alıyorsunuz. Baraklı Göleti’ne vardığınızda tüm o yola değdiğini anlayacaksınız. İlkbahar ve sonbaharda Baraklı Göleti ayrı bir güzelliğe bürünüyor. Gökyüzündeki pamuk gibi bulutların göldeki yansımaları görsel bir şölene dönüyor. Cross motorcularını zorlayabilecek bir parkur var göletin etrafında. Dağ bisikletçileri için de ideal bir parkur. Offroad ve doğa yürüyüşü sevenlerin vazgeçemeyeceği bir yer. Gölün etrafı ve çam ormanları, kampçılar için uygun. Fotografçılar için ise cennetten bir köşe Baraklı Göleti.
Bursa’dan Uludağ’a çıkan yol üzerinde, Uludağ Milli Park girişine 100 metre kala sağa saptığınızda güzel Bağlı Köyü’ne ulaşıyorsunuz. Köye girmeden Soğukpınar istikametine doğru 350 metre ilerlediğinizde yayla girişini görebilirsiniz. Bağlı Yaylası’na gitmek için Bursa Keles yolunun 35. kilometresinden Soğukpınar’a dönen yol da kullanılabilir. Güzel bir treakking rotası olan Bağlı Yaylası kuş gözlemcileri için de iyi bir mekan olabilir. Çeşit çeşit kuş cıvıltıları insanın içine sevinç, mutluluk ve huzur ekiyor. Bağlı Yaylası’ndan yola devam ettiğimizde Ketenli Yayla’ya ulaşabiliyorsunuz.
Bağlı Yaylasından veya Soğukpınar Köyü’nden yukarıya doğru devam ettiğinizde biraz üşümeye başlıyorsunuz. Zira, Ketenli Yaylası’nın rakımı bin 440 metre. Maceracı cross motorcuları ve dağ bisikletçilerinin Bağlı Yaylası’ndan devam etmelerini tavsiye ediyoruz. Soğukpınar tabelasını gördüğünüzde asfaltı bırakıp tabelanın bulunduğu yolun bir üstündeki toprak yoldan devam ederseniz yolun yer yer dağdan kopan kayaların kapattığı patika yol trekking için de ideal.
Yol üzerinde karşılaştığımız küçük bir kaynak çok hoşumuza gitti. Suyun içimi o kadar yumuşaktı ki…
Ketenli Yaylası, Soğukpınar Köyü’ne ait bir yayla. Sadece gündüzü değil, geceleri de muhteşem bir yer. Gökyüzünün en güzel seyredildiği bölgelerden biri Ketenli Yaylası. Yaylanın civarında eskiden yapılmış yayla evleri veya yakın zamanlarda yapıldığı belli olan dağ evleri mevcut. Hepsinin de kapıları kilitli, belli ki yılda bir kez, yaz aylarında kullanılıyorlar.
Elinizi uzattığınızda neredeyse Uludağ’ın zirvesindeki karlara dokunabileceğinizi düşündüren manzarasına karşı güzel bir kamp alanı Ketenli Yayla. Fakat size, Ketenli Yayla’nın mütemmim cüzü durumundaki Aras Deresi’ni de anlatmak istiyoruz. Çünkü Aras Deresi’ne yürümek, Ketenli Yayla gezisinin parçası durumundadır ve neredeyse geleneksel hale gelmiştir. Ketenli Yayla’ya araçlarla gelinir, araçlar çam ağaçlarının altına park edilir ve Aras Deresi’ne yürüyüşe geçilir. Ormanın içinden biraz çetin(bayağı bir rampa çünkü) bir yürüyüşün ardından dereye ulaşıyorsunuz. Dereyi takip ederek, suyun kayadan fışkırdığı noktaya ulaştığınızda, yaklaşık bir saatlik yürüyüşün yorgunluğu ile kayanın karşısına oturuyorsunuz ve kendinizi, yüksek kayadan dökülen sulardan gelen su zerreciklerinin serinliğine bırakıyorsunuz. Müthiş bir keyif… Hele de yaz sıcağında bunu yaparsanız, başka bir mutluluğa dönüşüyor. Suyun kayadan
boşaldığı mağaranın karşısındaki tepeye çıkıp mağaranın içini gözetlemek, mağara ağzındaki çeşitli şekiller üzerine kafa yormak, akıl yürütmek de cabası…
Aras Deresi’nin, suyun kayadan boşalarak aktığı bölümünde orman bitiyor, kayalık başlıyor. Tırmanmayı göze alırsanız –ki yaz aylarında bir hayli doğa yürüyüşçüsü inerken veya çıkarken bu güzergahı kullanıyor- tahminen bir saatlik bir tırmanışla, Büyükşehir Belediyesi’nin geçtiğimiz yaz aylarında yeniden kullanılabilir hale getirdiği dağcı sığınağının bulunduğu Uludağ Küçük Zirve’ye çıkıyorsunuz. Yok eğer bunu göze almazsanız, orman içi patikadan tekrar geri Ketenli Yayla’ya dönüyorsunuz. Elbette dönüşü çok daha zevkli…
Şehirde bu kadar güzel bir yerin olması insanın içinde güzel bir duygu oluşturuyor. Şehrin karmaşasından uzaklaşmak hiç de çok zor değil Dağyenice Göleti’nde.
Bursa Orhaneli yolu üzerinde 16. kilometrede bulunan Dağyenice Köyü’nden yaklaşık bir 4 kilometre daha ilerlediğinizde henüz tam anlamı ile keşfedilmemiş, bol oksijenin, sınırsız yeşilliğin ve derin bir huzurun mekanı olan Dağyenice Göleti’ne ulaşırsınız.
Longoz ormanlarını anımsatan suyun içindeki ağaçları ile fotografçılar için bir cennet burası. Bursa’ya bu kadar yakınlığı sayesinde belki iş çıkışı yanınıza alacağınız bir kahve ile gün batımına bile yetişebilirsiniz. Bir dönem, Bursa merkezden taşınacak sıcak su ile turizm ve termal merkez yapılması bile düşünülen ve sırf bu nedenle hayli yoğun bir yer haline gelen Dağyenice Göleti, projeden vazgeçilmesiyle birlikte eski yalnızlığına dönmüş, siz doğaseverleri bekliyor.
Orhaneli barajı yolu üzerinde, Bursa’ya 46 kilometre uzaklıktaki Gölcük Yaylası, daha çok köyün şenliklerinin mekanı olarak kullanılıyor. Mis gibi çam ağaçlarının kokusu ve cıvıl cıvıl kuş sesleri… Doğa ile baş başa kalabileceğiniz şirin bir yayla. Şehrin debdebesinden kurtulmak, ilgileniyorsanız eğer çiçek böcek aramak, kokularını hissetmek, ilgilenmiyorsanız kuş seslerini dinlemek veya ormanda gezinti yapmak için vazgeçilmez bir yer.
Sonuç şu; Bursa, doğal zenginlik bakımından eşine az rastlanır şehirlerden biridir. Bu potansiyelini turizme kazandırabilirse, bugün derin bir sessizlik içindeki yaylalar, yarın bambaşka yaşamlara evsahipliği yapacak. Bu alanda çalışmalar da yok değil. Keles Kocayayla’da, Gököz’de, Kendir’de ve diğer pek çok noktada yakın zamanda çeşitli projeler başlayacak. Dilerseniz bu konuda biraz da Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’ye kulak verelim; “Büyük bir potansiyel var. Körfez ülkeleri Bursa’yı cennet parçası görüyorlar. İstanbul’da 15 milyon nüfus kafa dinlemek için yer arıyor. Köprü bittiğinde İstanbul-Bursa 1 saate inecek. Bunu fırsata dönüştürebiliriz. Biz örneğin, Keles Kocayayla’da belediyeye
ait tesisleri Büyükşehir olarak alıyoruz. Güzel vakit geçirilebilecek bungalov evler yapılıyor. Daha sonra Gököz’de turizm yatırımları yapılacak. Gölü ve muhteşem doğal güzelliği var. Tam anlamıyla yeryüzü cenneti. Uludağ’ın her köşesinde çok güzel dünya cenneti yerler var. Buralara tesisler yapıp değerlendirebiliriz. Çünkü dağ yöresinin geleceği turizm ve her an patlama yapabilir.” Bilindiği gibi Bursaspor da kamp yapmak üzere Uludağ’da bir yaylayı seçme arifesinde. Bu yayla; Kendir olabilir, Kocayayla olabilir, Gököz olabilir. Belki de dağ yöresinin turizm potansiyeli patlamak için Bursaspor’u bekliyordur…