Bu sabah uyandığımda gözlerimi zor açabiliyordum. Gözkapaklarım şişmiş, gözlerimi açmamı engelliyordu. Bir an dün gece yaşadıklarımı hatırlamaya çalıştım ve korktum. Hatırlamıyordum, çünkü kendimde değildim uykuya dalarken. Zor bir gün geçirmiştim. Biliyordum ki zor bir gece de beni bekliyordu. Bu aralar hiçbir şey kolay değildi.
Zordu kalkmam. Yatak görünmez iplerle kendine bağlamıştı beni. Bir pizza dilimi gibi tümden ayrılırken uzayan kaşar gibi yataktan ayrılırken ben, ipek çarşaf tenime yapışıyor, bedenimi bırakmıyordu. Hiç çıkmasam bu gün yataktan diyorum. Uyumak istiyorum, hep moralim bozuk olduğunda yaptığım gibi. Bir kaçış arar ya insan, işte uyku benim için bir kaçıştır her zaman.
Sarılıyorum beni bırakmayan yatağıma, yorganıma. Sadık bir dosta yaslanır gibi koyuyorum başımı yastığıma. Ne kadar yumuşak diyorum. Ne kadar rahatlatıcı. Bir şey anlatmadan beni anlayan, sarıp sarmalayan… Dostluğuyla içimi ısıtıp, tüm derdimi unutmama yardımcı olan… Bir dosttan fazlası…
Bu sefer sadık dostum, benden dertten fazlasını almış. Hafızamı… Dün gece neler oldu? Ben bu eve, bu yatağa nasıl geldim? Hiçbir şey hatırlamıyordum. En son acıdan kalbim ağrıyor, ben daha da içiyordum. Yatağımı aldatıyor, çareyi içkide arıyordum. Yalancı dostumdu, biliyordum. Ağzımdan laf almaya çalışıyor, beni rezil etmeye çalışıyordu. Hepsinin farkındaydım. Kalbim kırılmış, kanıyordu… Acı, içkimde kırmızı şarap oluyor, damla damla içime akıyordu yine…
Yapabilecek pek bir şey yok. Hayat devam ediyor. Ben ne kadar kaçmaya çalışsam da, yine aynı yerde, derdin yanı başında buluyordum kendimi. İnsan neden kaçıyorsa en çok ona yakın oluyormuş. Bunu öğrendim bu sene.
Bu yıl iki kere sarhoş oldum. Belki iki kere rezil oldum ama umurumda değil. Öyle olmak istedi canım ve oldum. Ben ki asla sarhoş olmamakla övünen biriydim. Kontrolümü kaybetmek ölümle eşdeğerdi benim için. Ama öğrendim ki asla asla dememek gerekiyormuş. İnsanın başına mutlaka geliyormuş. Olsun. Pişmanlık yok. Belki bir teselli benim için bu son sözler ama öyle demiyor mu büyükler. Pişmanlık duymayın, ders alın diye.
İpek yorgan ve çarşafın içerisinden geçmiş yıla kayıyor düşüncelerim. Gelen bu yeni yılla beraber artık otuz yaşındayım. Geçmişle hesaplaşmalarımı bitirip, otuzlu yaşların keyfine bakmalıyım.
Geçen yıl çok şey öğrendim. Hak etmediğin davranışlar karşısında üzülüp kabuğuna çekilmek yerine, olaylar karşısında olması gerekenleri düşününce ve harekete geçmek için kararlı bir şekilde hareket edersen olayların senin istediğin yöne doğru ilerlediğini gördüm. Ölmektense yaşamayı tercih ettim.
Yalnızlığın o kadar da kötü bir şey olmadığını öğrendim. Yalnızlık güçlü olmayı öğretiyor insana. Tek başına ayakta durabildiğini hissetmek güzel. Kendine olan güvenini arttırıyor. Galiba böyle olunca daha bir çekici oluyorsun. Dimdik durabiliyorsun karşısında. Ben varım ve kendi kendime de yetebiliyorum diyorsun.
Evet sanırım dün gece bu hesaplaşmalarla geçmişti. Çünkü yine kalbim ağrıyor ve acı damla damla yatağa akıyordu. İçim boşalıyordu. İçki yok, sadık dostum yatak ve uyku vardı şimdi yanımda. Ve en güzeli buydu…
Aralık 2007-Ocak 2008