BLOG, GEZİ YAZILARIM

Akyaka, Akbük, Köyceğiz, İçmeler ve Biraz da Pamukkale…

Bu yıl tatilimizi yine yeni yerler görmek ve bol bol çekim yapmak üzere planlamıştık. Geçmiş senelere göre bir farkla; bebeğimiz de bizimle gelecekti :) Görmek istediğimiz yerlerin tesbiti ile geçti tatil hazırlığımız. Bu sene Akyaka’ya gidecektik. ve yakınlarındaki güzel yerleri keşfedecektik.

Eşimin çadır kampı aşkına karşı gelemedim. hani bazen insanın basireti bağlanır ya :) İşte sanırım aynı durum benim başıma geldi. Bebekle çadır kampı… Kulağa nasıl geliyor? :) hep diyorum ailelere bebek doğurmadan önce belli bir eğitim verilmeli diye. bebekli hayatımızda başımıza neler gelecek nereden bilelim ki biz :) neyse anladık ki bazı şeyler tecrübe edilmeden öğrenilmiyormuş :))

yalnız akyaka orman kampı muhteşem bir yerde… çadırını mis gibi çam ağaçlarının serinliğine kuruyorsun, yüzünü denize veriyorsun. tesisin restoranı, plajı harika… hatta akyaka’nın plajından bile güzel diyebilirim…

7 saatlik yol bebeğimizin gönlünü hoş etmek için verdiğimiz molalarla 10 saati bulunca haliyle yorgun argın vardık akyaka’ya. eşim çadırımızı kurarken egenin oturması için yere serdiğim battaniyesinde karıncalar ve bilimum börtü böceği gördüğüm an fikrim değişti :))) o gece zor bela geçti ve sabahın ilk ışıklarıyla akyaka’da otel arayışımız başladı.

akyaka, çirkin betonarme binaların olmadığı hemen hemen birbirinin aynı iki ya da üç katlı ahşap işçiliği ön planda olan ve bahçeleri güzel çiçeklerle bezeli kendine has evleri ile korunmuş bir küçük kasaba… bu evlerin çoğu apart olarak hizmet veriyor. yine yörenin yapısına ayak uydurmuş güzel oteller de var. bizim gibi son dakika fikrini değiştirenler için apartlarda illa ki yer bulunabiliyor. şansımız vardı ve bu güzel yasemin apartta yer bulabildik. bebeğimiz olduğu için akyaka’nın gece hayatına akamadık tabi ki:) saat 21 den sonra balkonumuzda aşağıdaki manzaraya karşı çoook muhabbet ettik, film izledik ve bolcana aburcubur yedik :))

 

bebekle tatil nasıl olacak, ilk günden kendini belli etmeye başladı. eski günler geride kalmıştı ve şejlong+güneş+kitap günleri artık bir hayaldi. biz de kendimizi akışına bıraktık :)

akyaka sahili geniş ve güzel… bizim gittiğimiz tarihte (8-15 haziran) sessiz ve sakindi… biz sabah veya akşam üzeri ege için sahile iniyor, onun köpeciklerin peşinden koşuşunu, karetta karetta gibi denize doğru koşar adım emeklemesini izliyorduk. sonrasında gezi programımıza başlıyorduk.

sakin küçük bir kasaba akyaka… küçük cafe barlar, şirin restoranlar…

azmak nehri boyunca o kadar güzel restoranlar var ki… bunlardan biri de Mocca Cafe. Akyakaya giderseniz mutlaka uğrayın. nehrin mis gibi berrak sularının kenarında zevkle döşenmiş küçük şirin bir cafe.

azmak nehrinden bir kaç fotrograf… tabi egesiz olmaz :))

 

 

uzun azmak nehrinin akyaka başlangıcı burası. buradan tekneler sizi alıp o berrak tatlı su boyunca gezintiye çıkarıyorlar…

azmak hatırası :) diş çıkaran mız mız bebe ile onu zapdetmeye çalışan ve bunu fotografta belli etmemeye çalışan mazlum anne :D

 

 

 

tatilimiz sanki yanımızda diş çıkaran bir bebe yokmuşcasına bol bol gezinmekle geçti :) her gün akyakada uyanıp günü başka bir yerde geçirip tekrar akyakaya dönüyorduk. bir günümüzü de akyakaya yaklaşık 1 saat uzaklıkta olan akbükte geçirdik.

muhteşem bir doğası var akbükün. deniz deseniz harika, ılık ve berrak…

akbük, özel çevre koruma kapsamındaymış. bu yüzden yapılaşmaya izin verilmiyor. ne de iyi yapılıyor…

anne ve baba kazlar bebelerini gezdiriyorlardı. nasıl tetikteler bir görseniz. tırsmadım değil :)))

minik ege kanatlarını çırpıştırıyor :)))

başka bir günümüzü de köyceğizden kalkan teknelerle kaya mezarlarını ve çamur banyosunu görmeye ayırdık. köyceğiz küçük şirin bir yer. tekne turlarının anavatanı. teknelerin oradan sonraki güzergahları zaten bir görsel şölen.

sazlıkların arasından, size eşlik eden eşsiz güzellikteki doğa görülmeye değer. bu kaya mezarlarının binlerce yıl önce hangi teknikle yapıldığı hala bulunamamış. o kocaman kayalar nasıl , hangi aletler kullanılarak oyulmuş… ve mezar dışından da oyularak dağdan ayrılması sağlanmış ve çevresinde bir insan gezinebilecek kadar boşluğu varmış. sanırım bunu mezarı bir tapınak havasına büründürmek için yapmışlar.

bir başka günümüzü de akyakadan kalkan tekne turuna ayırdık. yukardaki fotograf sedir adası- kleopatra plajından. bu gezide daha çok özel aile fotografları çekmişiz. onun için burada fikriniz olsun, gezdiğimiz yerleri anlatmak amaçlı bir kaç tanesini paylaşacağım.

:)) pofidikler…

ve başka bir plaj; patara… boşverin plajın eşsiz güzellikte ve 12 km uzunluğu ile çevredeki en uzun plajlarından oluşunu. bakın burada caretta caretta yavruları ile birlikte kumun altında neler var :))

evet kabul ediyorum, anne olduktan sonra fotografı boşladım. bunu anne olmayanlar anlayamaz gerçekten. yanınızda bir bebe varsa, aklınız fikriniz onda oluyor. ııhh dese herşeyi bırakıyor onunla ilgileniyorsunuz. yaptığınız herşey illa ki yarıda kalıyor. ha diyeceksiniz ki şikayetçi misin? hayır tabiki… o dünyada başıma gelen en güzel şey. fotograf bekleyebilir. hatta bu dünyada herşey bekleyebilir o söz konusu olunca. tatilin bir günü de marmaris içmelere gitmişiz ve ben hiç fotograf çekmemişim çok mu umrumda :)) içmelerin en güzel fotografı bu bence :)

7 günlük akyaka ve dolayları tatilimiz de sona ererken bursaya dönüşte yol üzerindeki pamukkaleyi de görmeden gitmek olmazdı değil mi :) hayret orada bi kaç fotograf çekebilmişim :) işte bazıları…

pamukkaleyi hep sadece bu beyaz travertenlerden ibaret sanıyordum ben. halbuki yanılmışım, travertenlerin gerisi ne kadar da büyük bir alan kaplayan tarihi bir mekanmış. tabi havanın sıcaklığı, benim biraz rahatsızlığım ve egenin uykusunun gelmiş olması nedeni ile o kısmı gezemedim ben ama sevgilim tabi yine kaçırmadı ve benim için de bir kare çekmiş, sağolsun :)

ve işte bir bebeli tatil de burada sona erdi. artık seneye bebemiz biraz daha büyümüş olacağı için belki daha çok fotograflı yazılar yazabilirim :) inşallah yani ;)

iyi bakın kendinize !

hayat güzel, kuşlar uçuyor…

:)