Geçtiğimiz hafta sonumuzu Ukrayna’nın başkenti olan Kiev’i gezerek geçirelim dedik. Ve bir gece konaklamalı güzel bir hafta sonu geçirdik diyebilirim. Zaten niyetiniz bizim gibi sadece 1 şehrini gezmek ise 2 dolu dolu gün yetiyor da artıyor bile.
Kiev, kaldığımız iki gün boyunca da grilikten kurtulamadı. Pazar günü güneş biraz yüzünü gösterdi ama yine de soğuk bir kış günü nasıl olursa öyle üşüdük gezerken. Fotograflarda ışık oyunları aramayın lakin dediğim gibi gri 2 gün geçirdik :)
Aziz Volodimir Katedrali…
Ukrayna deyince akla ilk gelen güzel kızları nereye saklamışlardı bulamadık :) yüksek bir ego ile memlekete döndük o dereceydi anlayacağınız ;)
Geniş caddeler, güzel binalar…
Gece bu koskoca caddeyi trafiğe kapatıyorlar. insanlar özgürce tüm cadde boyu geziyor, iki adımda bir karşınıza çıkan sokak müzisyenlerinin başında durup müziğin ruhuna kendilerini kaptırıp eğleniyorlardı.
Kiev’de en sevdiğim şey köşebaşı kahvecileriydi. O soğukta elimizden kahve eksik olmadı. Keşke Türkiye’de de böyle olsa diye iç geçirdim hep.
İşte Kiev’in en sevdiğim mağazası; Roshen. Çeşit çeşit çikolata, pasta ve şekerlemelerle dolu 3 kat :)
Golden Gate (Altın Kapı), şehrin ana giriş kapısı. Bizans etkisinde olan kapı, surların çoğu yıkılsa da hala ayakta kalmış.
Opera binası… Zamanımız olsaydı mutlaka gitmek isterdim.
Nezalezhnosti Meydanı, şehrin göbeğinde özgürlük anıtının etrafında turistik olarak gezilebilecek bir çok lüks mağaza ve kaliteli restoranlar bulunuyor. Çok da zengin olmayan bir ülkenin kadınlarının bu kadar lüks düşkünü olması şaşırtıcı. Bir çoğunun üzerinde kürk görüyoruz, caddeden geçen arabaların çoğu markaların en üst modelleri. Fakiri çok fakir zengini de çok zengin. Anlaşılan bir orta sınıfı yok bu ülkenin.
Büyük anıtlar, güzel ve devasa heykellerle dolu bir şehir kiev…
Dinyeper Nehri’ne bakan bu tepede, insanların dostluğunu simgeleyen Dostluk Anıtı tüm heybeti ile bizi karşılıyordu.
Dostlarla fotograf çekinmesek olmazdı di mi :)
Dinyeper nehrine karşı keyif…
2. Dünya Savaşı anısına yapılan bir açık hava müzesi olan National Museum of the History of the Great Patriotic War. Bu ihtişamlı heykelin hemen önünde yer alan kapıdan girişte 3 katlı savaş müzesinde sergilenen savaştan kalma uçak kalıntısından tutun da mektuplara kadar her bir anıdan etkilenmemek elde değil. Ve yine şehrin bir çok yerinden görünen bu ihtişamlı heykelin arka kısmında savaşta kullanılan uçak ve helikopterlerin sergilendiği açık hava müzesi de yer alıyor.
Alanı gezerken etrafınızdaki o devasa heykeller size savaşın gerçek ruhunu yansıtıyor. Sizi içine çekiyor. Müzenin girişinden çıkışına kadar duygudan duyguya geçiyorsunuz.
Heykellerin ne derece büyük olduğunu (ve tabi kiev’in soğuğunu:)) varın siz tahmin edin artık :)
Müzeyi gezmeye gelmişler, çıkışta bir hatıra fotografı da ben çektim :)
Kiev Pechersk Lavra, UNESCO dünya mirası listesinde yer alan bir ortodoks manastırı. 1051 yılından günümüze çok iyi korunmuş mimarisi ile çok etkileyici bir mekan. Giriş ücretli ve hatta içeride fotograf ve video çekmek de ücretli. Bu kapının arkası…
Dostlarla yapılan Kiev gezimiz tadından yenmedi doğrusu. Şimdi biraz da kendi anılarımıza not düşmek amaçlı selfie çalışmalarımızdan bir kaçını da buraya eklemek istiyorum :)
Bir daha ki gezide yine birlikte olmak ümidi ile dostlar.