Geçtiğimiz pazar günü çalıştığım kurumun yani bursa büyükşehir belediyesinin de sponsor olduğu bir doğa yürüyüşüne katıldık. Sabah otobüslerle uludağ çobankaya’ya kadar gittikten sonra ilk hedef olarak çobankaya’dan sarıalana kadar yürüyüşümüz başladı.
İlk kez 10,5 km yürüyecektim ve açıkçası korkuyordum. çünkü yarı yolda yok olmayacak ben burada kalıyorum deme şansım yoktu :)) aynı korkuyu yıllar önce yasin beni buz gibi bir hava da istanbul’a bırakırken de yaşamıştım :) serde sevgililik vardı ve sevgilim seni istanbul’a ben bırakayım demişti. Yolda yanımızdan geçen otobüste sıcacık koltuklarında oturan insanlara çok imrenmiştim ama hayır, yarı yolda bırakmadım ve istanbula kadar dişimi sıkmıştım :)))
O gün gibi bu yürüyüşün son yarım saatine kadar iyi gittim ama son yarım saat geçmek bilmedi, resmen bacaklarım titredi. Ama sonuna kadar yorgunluğumu yasin’e çaktırmadan dayandım :)
Etkinliğe katılanların çoğu bu parkuru biliyordu. Yaş ortalaması ise orta yaşın üzerinde idi. Hatta 83 yaşında bir dedemiz bile vardı benden genç duruyordu :) Benim gibi korkarak ve ilk kez katılanlar da vardı. Sık ve tek sıra halinde yürüyünce ister istemez kulak misafiri oluyorsunuz muhabbetlere :)
Kim bilir teleferikten nasıl görünüyordu grubumuz. Ben olsam bizi çekerdim yukardan ki ben onları çektim :))
Parkur boyunca çok güzel yerlerden geçtik. Lakin devamlı yürüyeceğim yola baktığım için hem boynum ağrıdı hem de bi çok güzel manzarayı kaçırdım desem yeridir.
Ben bu yürüyüşle birlikte anladım ki kalabalık hiking olayı bana ve yasin’e göre değil. Hiking ne demek bilmeyenleriniz olabilir(ki ben bilmiyordum yeni öğrendim) Hiking doğa yürüyüşü demekmiş. Bunun kamplı olanına treking deniyormuş sevgili okuyucular :)) Hep birlikte öğrenmiş olduk.
Ne diyordum toplu olarak sadece yürüyüş yapmak bize göre değil. Durmadan ve uzun bir kuyrukta yürürken ne bir fotograf çekebiliyorsunuz ne de video. Bu kareleri de bir çok insanın yürüyüşünü aksatarak çektim malesef. Durduğun an arkadaki insan sana çarpabilir dikkatli yürümezse eğer. E gruba yetişmek için durmadan ve tempolu bir şekilde yürüyebilmek ve düşmemek için de devamlı engebeli yola bakarken boynum ağrıdı. Dediğim gibi amacım fotograf çekmek olmasa başımı kaldırıp da bu güzellikleri görmeyecektim.
Yunuskaya diyorlarmış bu kayaya :)
Doğanın canlanıyor olması ve etrafta bunu kanıtlayan şeyleri görmek beni çok heyecanlandırıyor. Şu güzelim çam ağacının sürgün vermiş uçlarına bakar mısınız. Sizce de heyecan verici değil mi?
Şirin bungalov evler yapılmış. İnsanlar sezonluk kiralayıp burada bir süre yaşıyorlar. Çok güzel de bir de temiz olsak :(
Nasıl güzel bir bitki örtüsü var. Keşke Kuş seslerini de dinletebilseydim size. Mest oldum…
Ara ara mola verilmese sanırım yolda bir yerlerde kalırdım :)
İşte hayran olduğum adrenalin tutkunları :) Bizim düşmemek için başımızı kaldıramadığımız yollardan motorları ile geçmişler ya bravo dedim. Nasıl keyifli bir uğraştır bu allahım. Keşke çok çok daha önce bulaşsaydı bana bu hastalık. (gençken diiim ne diim şimdi :P )
Velhasılı İlk ve son hikingimdi. Her şeye rağmen yine de bir deneyim oldu ve güzel yerler görmüş olduk.
harika fotoğraflar :)