uzun zaman olmuş, son postumu haziran sonunda yazmışım. ah bilseniz bu arada neler oldu neler :) anlatıyorum dinleyin :))) diye başladım ama öle çok ahım şahım bişey olduğu yok. bu arada iki kez tatil yaptım üzerinize afiyet. merak ettiğim bi çok yer görmüş oldum. çalıştım arta kalan zamanlarda. ha bide gelinlerim damatlarım oldu, yeni insanlar tanıdım :)
çeşmeyle başlayalım. temmuz ayının başında ramazana girmeden bir kaçamak yapalım dedik. alaçatıyı görmeyi çok istiyordum. eşim araya çeşmeyi de ekleyelim iki yer görmüş olursun dedi. süper bir fikirdi tabi. ta ki çeşme ılıca plajına böyle uzanana kadar.
evet şezlonglarımızın ücretini ödedikten sonra bir güzel yerleştim yerime. biraz esiyor muydu neydi. yok havlumdu yok şapkamdı derken benim sol yanım buz tuttu ya oralarda. allahım nasıl soğuk esiyor anlatamam. 1 saat oldu olmadı topladık pılımızı pırtımızı denize parmağımı bile sokmadan sahilden kaçtık :) bari çeşme merkezi gezelim dedik.
işte bu güzel motosikletli abiyi gördük. kaçırmayayım çekiim kalsın dedim :) yalnız çeşme merkezde pek bişey yoktu. çeşmeden bir kaç kareyle başbaşa bırakıyorum sizi.
baktık burası bizi tatmin etmeyecek, bastık alaçatıya gittik.
gün yüzüyle bi dolaşalım önce dedim çarşısını. incik boncuk oooh ne güzel :)))
işte size çok klasik bir fotograf :P
çarşı pazar güzelmiş. evler, şirin cafeler, küçük güzel detaylar… çok beğendim…
allahım gördüğüm herşeyi almak istiyorum. hepsinden hepsinden olsun :)
yansımış mıyım neyim…
yazııık küçük scootercık, orada öle yatıyo :)
aaaa pencerede kedi vaaarrr :P
ne güzel yapmışlar evleri yaa.. buralarda insanlar kimbilir nasıl hayatlar yaşadılar…
aaa motor, kol yoran motor :)))
sokaklar temiz, evler özenle restore edilmiş. cafeler şirin…
algıda seçicilik işte :)
yorulduk tabi, oturup bişeyler içip rahatlayalım dedik. bişeyler sipariş ettik. adam buz dolu bir kapta getirdi içeceklerimizi. alla alla bi şaşkınlık felan. bir yudum aldım ki sımsıcak. garsonun cevabı neydi dersiniz. ya buzdolabımız arızalı da tamir ettiriyoruz. e kardeşim karşıda kocaman büfe var, yanda komşu cafe var. müşterine rezil olacağına bi koşu ordan kapıp gelsene. bunları ben mi öğreteceğim size yaaaa >:(
yastıkları çok güzeldi cafenin yazık oldu :P bide böle manzarası vardı ama içecekleri sıcaktı işte. ölmeye mahkum….
az ilerde nars’a geçtik bizde… güzeldi…
sonra haydi biraz denize girelim bari dedik. malumunuz alaçatı sörfüyle meşhur bir kıyı kasabamız. işte tahmin edeceğiniz gibi esintili ve suyu soğuktu. ayıp olmasın diye belime kadar girdim ve hey ahbap 3 blok ötede bildiğim güzel bir mekan var dedim ve yola koyulduk. foçaya!
ohh bee işte şöyle ya, tatil dediğin budur. deniz süperdi. çıkası gelmiyor insanın…
anaaa sahilde bile yine motor :))))))))
işte böyle ya, valla burası çok güzel. foçaya giderseniz hanedanı tavsiye ederim. benim 2. hanedan deneyimim. yine güzeldi.
heyoooo, el salla kaleye doooruuu :)))
bursa belediyesinden foça belediyesine sevgiler :))
garson bey bi saniye bakar mısınız!
buyrun
eşimin çipurası tam ama neden benim levreğim yarım geldi acaba?
hımm sanırım foçada daha önce hiç balık yemediniz siz. burada hep böyledir levrek servisimiz.
alla alla hiç böyle bişey görmedim doğrusu. neyse madem…
(garsonun arkasından: daha önce foçada levrek yememiş mişiz hıh! )
bide burası bulduğumuz tek rezervasyonsuz masaydı koçkoca foça da…
meşhur girit sakızlı dondurmasından yemeden dönülmez. uzun uzun sıra bekledik. güzeldi tabi ki…
böyle işte. neye niyet neye kısmet oldu biraz ama yine de ben görmeyi çok istediğim alaçatıyı görmüştüm ya. artık ölsem de gam yemezdim. bir sonraki yazı da bir iki gün içinde geliyor. hazır olun :))))
Etiketler: alaçatı, çeşme tatil, deniz, foça, fotograf, girit dondurmacısı, motosiklet, sörf, tatil, yazı