yürü diyordu, uzun yürüyüşler yap. göreceksin nasıl iyi gelecek içindeki sıkıntıya. dediğini yaptım geçen gece. taktım kulaklıklarımı arabayı park ettim evin önüne, attım kendimi yollara. hava kararmış, insanlar evlerine dönüşe geçmişlerdi. ne çok araba var… tek tük insanlar yollarda.. herkeste bir kulaklık, bundan cesaretle bazı parçalara eşlik ettim sesli. nasılsa kimse duymazdı…
kendiyle başbaşa kalıyormuş insan yürürken. fark ettim ki gün içinde hiç bu kadar kendi kendime kalmıyorum. içimi dinledim. içimden gelen sesi, herşey daha güzel olacak diyordu. yürüdükçe tünelin ucundaki ışık biraz daha belirginleşiyordu sanki. her adımda ışığa yaklaşırken içimdeki hüzünden uzaklaşıyordum. insan kendi kendiyle konuşuyor. bazı şeyleri daha net görüyor sanki. gerçi bu aralar bunu yeni yeni öğreniyorum. yani olaydan sıyrılıp dışardan yaşadıklarına objektif bakmaya çalışmak. kendini ve karşındakini anlamaya çalışmak. kolay değil elbet. ama insanın bunu bir yaşam felsefesi haline getirip, böyle yaşamayı öğrenmesi lazım mutlu olabilmesi için. tabi bu mantıkta insanlarla da birlikte olması gerekiyor sanırım. çünkü bu büyük bir özveriyi gerektiriyor.
derken kendimi işyerimin bahçesinde buldum : )) durdum saatime baktım. hımm yorulmadan gelebildiğime göre bunu her sabah ve her akşam yapabilirim diye düşündüm. evet bu düşüncelerden tam 3 gün geçti. 3 sabahtır, kulağımda benim tarafımdan oluşturulan listeyle çeşitli sanatçıların bir araya gelerek ‘nilay için rock’ konseri eşliğinde geliyorum işyerime :) yürümek güzel bişeymiş…