Günlerdir dört duvar bu altın kafeste, kolilerin arasında oturuyorum. İçim buruk ve gözlerim nemli. Yaşadığım o günler aklımda dönüp duruyor. Geceler boyu yalnızlık biriktirdim ben burada. Okyanuslar kadar ağladım beklide. Sessiz çığlıklarım bursa ovasına yayıldı günlerce. Sabahları uyanmak için bir amacımın olduğu günlerin yanında sanırım daha fazla umutsuzluktan yataktan kalkmadığım günleri doldurdum atılacaklar kolisine.
Nefes almadan sevdiğim günlerde bu koca evin bile dar geldiği için kendimi dışarı attığım oldu. Böyle zamanlarda anlamı değişirdi hemen evin. Ama hep bir beklenti olurdu içimde. Hep gözüm pencerede, kulağım zilde. Umut güzel bir şeydi. Umut hep vardı ve hep olsundu. Hiç yokmuş gibi görünse de… İki dağ bir araya gelmez dense de, umut bizim elimizdeydi. Gelecek bizim elimizde.
Duygularımı ayıklıyorum günlerdir evimde. Yanımda götüreceğim kolilerin üzerine yazıyorum. Umutlar, umutlar, umutlar… Küçük mutluluklar, sevinç gözyaşları ve olgunlaşan, törpülenen duygular… Beklemeyi öğrendiğim durumlar üç koli tuttu. Kabullenmeyi öğrendiklerimse sekiz koli. Hepsi yeni hayatıma götüreceklerim arasında. Geceler boyu yalnızlığı, bıçakları ve sargı bezi avuntuları doldurduğum kolileri kazıyıp atacağım bu evin duvarlarından ve ruhumdan.
Gidiyorum bu altın kafesten. Bu hüzünden, bu yalnızlıktan… Yanımda tecrübeler dolusu kolilerimle. İçimdeyse, evet içimde, koskoca yüreğimde Aşkla…
Yalnızlığımdan taşınıyorum bu gün.
01 Mart 2012