dedim annemle bu gün şöle güzel bir mudanya havası alalım, gezelim, balık yiyelim felan… evet, yemeğimizi yedik. hamsi, kalamar çok güzeldi. denize karşı bide çay içtik. oooh… ama sonra sonra hava biraz bozar gibi oldu. serin esiyordu. anneme gel dedim anne, arabayı denize karşı çekelim, ikide bira alalım :P yok ya şaka : ))) gel dedim arabayı denize karşı çekelim sen gazeteni oku bende ne zamandır elimi sürmediğim kitabımı okiim.
nitekim öyle yaptık. huşu içinde okurken aklıma bu blooom geldi. akşam olacaktı ve ben yazacak bişeyler aricaktım. dedim nilay kızım üşenme arka koltuktan al makinayı şu anı fotografla. bunu yazarsın, bu günkü blog derdinden(dert lafın gelişi yoksa yazmayı seviyorum) kurtulursun. evet, bu üşenmemek bana çok şeye mal oldu. anlatıyorum okuyun…
sen makinayı arka koltuktaki çantamdan almak için inerken kucağımdaki telefonu düşür yere. bursaya dönünce yolda lazım oldu telefonum. anaaa bi baktım yok. çektim sağa. arabanın altını üstüne getirdim. yok yok telefon. geriye dönüp düşününce orda çok uzaklarda benim olan o enteresan telefonumun kayalıkların arasında ve yağmurda ıslandığını görür gibi oldum :(
ne mi yaptım? geri döndüm. gecenin bi vakti… nası yağmur yağıyor. ben diim 180 siz deyin oha nilay ne yaptın abartma nolur gözünü seviim o yağmurda yapılacak hız mı bak dikkatli ol, sürat tüm kötülüklerin anasıdır. gel sen bunu 90-100 km yap. öle yani.. evet haklıymışım. orda, o yağmurda, karanlıkta bi başına yerde taşlık arazide duruyordu yavru. kaptım, sevinçle boynuna sarıldım :P pardon o başka bi hikayeydi. neyse, telefonu buldum ama ıslandığı için sanırım tuşları çalışmıyooo :( of yaa… ne yapacam ben şimdi. şu saatten sonra beni anca galaksi s paklar :P
Üzüldüm…ıslakta olsa kavuşmak güzeldir.
Beklenen sinyal alınamaz diye düşünüyorum.Umarım yanılırım.
Olsun yaşanılan güzel saatlere ve fotoğrafa değer bence…