BLOG

11 Temmuz 2011 Pazartesi

”LARRY CROWNE” tom hanks-julia roberts

en sevdiğim iki oyuncu…

bir adam umutsuz,

bir kadın mutsuz…

yolları bir gün bir yerlerde kesişiyor.

mutsuzluk insanın tüm halinden okunuyor. bayat balık gibi bakan gözlerinden tutunda yürüyüşüne kadar. omuzlar düşük, dünyanın derdi sırtında kambur.

halbuki bir kadın eli değince erkeğin hayatına nasıl da değişiyor dünya. veya bir erkek hissettirince varlığını kadınına nasıl da yerleşiyor kadının hayatının tam ortasına. sonra birden bire baharın çoktan gelmiş olduğunu hissediyorsun. kuş sesleri daha bir neşeli geliyor kulağına. alıp onuda gitmeler doğuyor insanın içine. uzun uzun denizi seyretmenin ne kadar keyifli bir şey olduğunu keşfediyorsun. sabah uyanmaların daha bir amaçlı oluyor.

filmde de larry crowne’un hayatı, işten atılmasıyla başlayan umutsuzluğu, üniversitede tanıştığı bu motosiklet tutkunu kız ile farklı bir yöne yol alır.

yandaki fotografta da gördüğünüz gibi larry, polo t-shirtünü kumaş pantolonun içine sokan gayet klasik bir saç kesimine sahip orta yaşın üzerinde hayatına uzun zamandan beri bir kadın eli değmemiş bir erkektir. sonra bu kızla tanışır ve hem görünüş hemde ruhen farklı bir insana dönüşür.

gördüğünüz gibi gayet hoş, kendine güvenli ve yeni saç stiliyle karizmatik bir erkek olmuştur. duruşu bile değişmiş di mi…

hayatımızdaki insanların bize kattıklarını onu yaşadığın dönemde fark edemiyorsun. kaybettiğin zaman durup düşünmeye bolca vaktin oluyor onsuz zamanlarında. belki başka başka insanlarla yaşadığın bir kaç deneme sonunda daha da iyi anlıyorsun değerini.

şimdi bir kaç dakika da olsa durup düşünün hayatımıza kalite katan insanları. varlıklarıyla değer katanları, yokluklarında nelerden eksik kalacağınızı.