hasta yatağımda, işimi bu derece özlemişken ve dışarı çıkamazken ve elinde okunmayı bekleyen o kadar kitap birikmişken yapılacak en güzel şey sanırım kitap okumak. sevdiğim bir arkadaşımın doğumgünümde armağan ettiği bir kitap bugün anlatmak istediğim.
jose saramago ‘ölüm bir varmış bir yokmuş’
bir ülke düşünün, bir gün birdenbire ölümlerin ortadan kalktığını. artık hiçkimsenin ölmediğini.
hastaneler hasta ve fakat bir türlü ölmeyen insanlarla dolup taşıyor. huzurevleri varolan ve ölmeyen yaşlı nüfusunu her geçen gün yeni bakıma muhtaç yaşlılarla, ikiye üçe hatta ona katlıyor. yaşlılar zamanları geldiğinde ölmüyorlar, etleri çekiliyor ve üzeri deri kaplı birer iskelete dönüyorlardı. yaşayan ölülerle dolu huzurevlerine yeni binalar hatta yeni şehirler gerekiyordu. cenaze levazımatçıları işsiz kalmış hükümetten yeni bir kanun çıkarılmasını istiyorlardı. evlerdeki kedi, köpek, papağan ve hatta evcilleştirilmiş sincapların defnedilmesiyle bu ölüm ve hayat varoldukça hiç işsiz kalmayacak olan işçilerin hayatlarına devam edebilmelerinin sağlanmasını istiyorlardı.
çözüm çok uzak değildi. insanların çaresizliklerinden faydalanmak isteyen fırsatçılar her çağda pusuya yatmış bekliyorlardı. devlet, mafya ve ölüm üçgeni vakit kaybetmeden oluşturuluyor ve dünyanın bu en eski zamanlarından beri süregelen çarkı dönmeye devam ediyordu. bir tek eksikle: ‘ölüm’
ve bir gün ‘ölüm’ bu ülkenin insanlarına bir mektup yollar.
postacınız size eflatun bir zarf ve içinde eflatun bir kağıt olan bir mektup veriyor ve zarfı açtığınızda son 8 gün ömrünüzün kaldığını öğreniyorsunuz.
ne yapardınız?
tavsiye ederim, okuması biraz zor ama değişik bir konusu var.