DENEMELER

SİS

Seher yeli usul usul okşarken saçlarımı, pencerenin karşısında her zamanki yerimdeyim. Kucağımda kedim, mışıl mışıl uyuyor. Koltuğun diğer yarısında köpeğim, en ufak hareketimde gözlerini açıp ortamı kolaçan ediyor.

Gündoğumunun sisli ufkuna bakıyorum. Dingin, kendi başıma geçirdiğim bir akşamı sabaha kavuşturuyorum. Ne güzeldir kavuşmalar. Eğer ki giden sensen, bir o kadar da güzel gitmeler. Gidenler ve kalanlar…

Saçlarımı okşayan meltemin yumuşak elleri gibiydi ellerin. Bir de gitmelerin olmasaydı. Önce uzak dağların birinde, en gizli yerine bir mağaraya kapanıyorsun. Ulaşamıyorum. Bağırıyorum, sesim dağların ulu yamaçlarında yankılanıp geri geliyor. O zaman anlıyorum, gideceksin yine.

Kim bilir ne zaman gelirsin, veya gelir misin? Biliyorum, tüm suç benim. O kadar iyi biliyorsun ki döndüğünde beni nerede bulacağını, tüm gitmelerin bundan.

Şehrin sisi saatler ilerledikçe, uyanan insanların açtıkları pencerelerden evlere giriyor, şehir aydınlanıyor. Evler uyanırken, kalpler sisleniyor. Biliyor musun ki seni beklerken her gecenin seherinde, benim de kalbim sisleniyor. Ve sen her gidişinde o sisin içinde gitgide görünmez oluyorsun. Bir sabah, belki de bu sabah, yine seher yeli saçlarımı okşarken, geceyle gün kucaklaşırken uyuya kalacağım ve sen döndüğünde, eve girecek ama kimseyi göremeyeceksin. Sisli kalbimde, kendini bulamayacak, askıdaki yalnızlığını vurup sırtına çıkıp gideceksin. Kapının kapanma sesiyle uyanıp, seni yolda sırtındaki ağır yalnızlığınla, son kez gördüğümde, kalbimdeki sisler dağılacak. İşte ancak o zaman bu kalpte yeni ve aydınlık bir gün başlayacak.

Mart 2008



Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.